İnsan dünyaya gözlerini açtığında karşılaştığı şey bir bilinmezliktir. Evet, içgüdüsel olarak açlığı ve tokluğu ayırt edebilir; fakat onun sahip olduğu irade gibi daha kompleks davranışları ileriki yaşlarında geliştirmeye başlayacaktır. Bu gelişimin ihtiyacı olan tek şey ise ona örnek olacak bir şeyin varlığıdır.
Taklit her ne kadar hayvan doğasında daha çok önemli olsa da insan için de önemlidir. Özellikle insanın ilk yaşlarında, dünyaya tanışmaya başladığı dönemlerde de taklit iyi bir referanstır. Başta da denildiği gibi içgüdüsel olan önemlidir o yaşlar için. Hâl böyle olunca birini taklit etmek öğrenmenin de başlangıcıdır; insanın dünyayla tanışmasıdır. Dürtüsel olarak dünyaya gelen ve duyularını anlamlandırmaya çalışan insan yavrusu, ileriki yaşlarında da taklit etmeye devam edecektir. Tabii buna dille birlikte gelişen düşünme de, iradi eylemler de ekleniyor olacaktır. Artık insan dediğimiz bir varlıktan bütünlüğüyle bahsedebiliriz böylece. Peki bu ilerleme sürecinde insanı neler etkiler? Karakterine asıl şekil veren şey nedir?
Karakter oluşumu birçok kuramcı tarafından tartışılmıştır. Günümüzde de tartışılmaya devam edilmektedir. Her ne kadar bir insanın iyi ve kötü olarak tanımlanmasını çocukken söylemek zor olsa da bazı antisosyal davranışlar klinik bulgularda gözlemlenip rapor edilebilir. En basitinden ailenin de gözlemleyebileceği hayvana zarar verme davranışı ileride kişinin katil olmasına deyin etki yaratabilir. Çünkü çocuk için kendinden daha küçük olan pet hayvanları dediğimiz kedi, köpek ya da fare gibi hayvanlara zarar vermesi ileride erkekler için kendinden daha zayıf ve güçsüz olarak algılanan kadınlara zarar vermesine, öldürmesine yol açabilir. Bunu öncesinde tespit etmek toplum açısından yararlı olacaktır. Tedavisi de o yaşta başlanılırsa bu acı sonuçlardan kaçınılmış olunur.
Bir diğer etken aile içi iletişimdir.
Çocuk benliğini inşa ederken ileriki yaşlarında da yine çocukluğunu referans alacaktır; bilinçdışı süreçte de olsa. Örneğin çocuğa söz hakkı verilmemişse, ona seçmesi için şans tanınmamışsa (bu şöyle olabilir, aile çocuğa üç seçenek sunar ona uygun olacak çocuk üçünden birini seçer ama kendi seçimi olur) çocukta özgüven problemleri görülebilir; ki bu da sosyal anksiyeteye sebep olabilir.
Aile içi iletişimin bir diğer ayağı ise şiddettir. Taklitten bahsetmiştik. Şiddet de taklitten doğar. Eğer çocuk şiddet öğrenmemişse böyle bir şey yapma olasılığı da çok düşüktür. Bu yüzden iletişim kanalı olarak ne çocuğu istismar ederek ne de çocuğun yanında şiddet asla olmamalıdır. Çocuğa şiddet uygulamak ileriki yaşlarda çocuğun davranışsal ve ruhsal sorunlar yaşamasına neden olacaktır.
Görüldüğü üzere benliğimizi etkileyen şeyler daha çok sosyal çevremizde saklıdır. Tabii ki içsel süreçler ve farkındalık önemlidir. Bu farkındalık da elbette kitaplarla kazanılacaktır. Kimse sosyal çevresiyle ilgili doğarken seçim yapmıyor fakat ileriki hayatımızın daha iyi olması bizim elimizdedir. Bu yüzden seçimimiz kendimizi daha iyiye kitaplarla taşımak üzerine olsun. Benliğimiz orada saklı.