Zaman zaman hepimizin aklından “çok güçsüzüm ne yapmalıyım, kendimi güçsüz hissediyorum” gibi cümleler geçmiştir, güçlü olabilmek veya kendimizi daha iyi hissedebilmek adına, “güçlü olmak için ne yapmalıyım” sorusunun cevabını aramak yerine, yaşadığımız coğrafya, yaşadığımız dünya, ailemizin ekonomi durumu gibi çeşitli bahaneleri sıralayıp kabuğumuza geri çekilebiliyor insan. İyi okullara gidemediğini dahi bahane edip “güçlü olmak için hiçbir şeyim yok” veya “güçlü olmak benim için imkansız” gibi çeşitli bahaneler ile kendini kandırmaya çalışan insan, bitmek bilmeyen bir döngünün içinde sıkışıp kalmıştır.
Gerçekten de güçlü olmak için yapabileceğim hiçbir şey yok mu?
Yukarıda saydığımız bahaneler belki de gerçekten doğrudur, yapabileceğiniz hiçbir şey olmayabilir, kesinlikle haklı olabilirsiniz ama burada vurgulanmak istenen mesaj, sorumluluğu başka insanlara veya başka koşullara yüklediğimiz bahaneler karşısında ne yapmalıyız, nasıl sorumluluk alabilirim, sorumluluğun önemi ve hayatımda güçlü olmak için yapmam gerekenler listesinin en başında bulunan “sorumluluk” duygusunun anlamından bahsedeceğiz.
Güçlü olabilmek için, hayatımın kontrolünü elime almak için neler yapmalıyım?
“Sorumluluğu kime verirsem gücü ona veririm”
Gücü kime verirsek hayatımızın kontrolü de onun eline geçer dostlar. İyi okullara gidebilseydim çok başarılı olurdum, Norveç’te okusaydım, İsveç’te yaşasaydım her şey güzel olurdu, istediğim parti ülkeyi yönetseydi her şey daha güzel olurdu gibi bahanelerin ardına sığınarak sorumluluk almak yerine sorumluluğu ailemize, coğrafyamıza, hükümete, devlete gibi kontrol edemeyeceğimiz ve bizim elimizde olmayan şeylere atarsak güçlü olmak için ne yapmalıyım gibi sorular aklımıza gelebilir.
Sorumluluğu almam gerektiğini fark ettim? Şimdi ne değişecek?
Arkadaşlar sorumluluğu almanız gerektiğini fark ettiyseniz, dışarıdaki etkenlere rağmen ayakta kalıp savaşmanız gerektiğini de fark etmişsinizdir. Sorunlarımızda haklılık payı olmasına rağmen bunlar üzerinde yoğunlaşmak “hocayı sevmedim, dersine girmeyeceğim” tarzında cümleler kurmak, hayatımızda sadece ama sadece bizi etkileyen cümleler olacaktır. Bu durumu değiştirmek için ne yapabilirim? Şu anki durumdan memnun değilim, sorumluluk bende ve ne yapabilirim? Bu ülkede olmaz, bu dünyada olmaz, sorun bende değil onda gibi bahanelerden kurtulduysak, hadi başlayalım.
İki kardeşin hikayesi
Parkta iki çocuk güle oynaya eğlenirlerken, işsiz ve yalnız bir adam endişeli şekilde bankta oturuyormuş. Bir süre sonra adam çocukların her geçen dakika daha çok eğlendiğini görünce dayanamamış ve oturduğu yerden kalkıp çocukları öldürmüş sonrasında da hızla kaçmış. Yakalandıktan bir süre sonra haberciler tarafından sorulan “neden yaptınız, iki gencecik çocuktan ne istediniz” sorulara şu cevabı vermiş: Zamanında annem ve babam, kardeşim ile bana şiddet uygulardı, her gece içerlerdi, sürekli kavga ederlerdi, bize değer vermezlerdi, kardeşimle ben oyun oynarken sürekli bize kızarlardı, döverlerdi, bizi hiç sevmezlerdi, hiç değer vermezlerdi. Parkta oynayan çocukları böyle eğlenirken görünce geçmişim aklıma geldi, bize yapılan eziyetler, öğretmenlerimizin bizi sürekli aşağılaması, arkadaşlarım tarafından önemsenmeden söylenen kırıcı sözler, ailemizin bizi gerçekten sevmemesi gibi çarpıcı gerçekler gözümün önünden geçince dayanamadım ve çocuklara saldırdım.
Diğer kardeş ne durumdaydı?
Bir süre sonra katilin bahsettiği kız kardeşe ulaşılıyor ve onun hayatına bakıyorlar: her şey çok güzel. İnanılmaz iyi bir şirkette, çok başarılı bir avukat olmuş, evi var, arabası var, kocası var, 2 de çocuğu var, güzel bir hayat yaşıyor. Bu duruma nasıl geldiğini öğrenmek için gazeteciler röportaj yapmak istiyor ve sorularını soruyorlar: “o kadar kötü bir çocukluk geçirmenize rağmen nasıl böyle ayakta kaldınız”, “kardeşinizin söylediği şeyler yalan mıydı”
Kadın diyor ki: hayır kardeşimin söylediklerinin aynısını onunla beraber yaşadım, ama ben bir şeyi farklı algıladım, anne ve babamız bize kötü davranırken, bize saldırırken, bizi hiç sevmezken ben ileride çocuklarım olursa onlara bana yapılanın tam tersini yapacağım. Ben bize yapılanları gördüm ve ders çıkardım bunların aynısını yapmayacağım diye kendime yemin etmiştim. Karşılaştığımız tüm zorlukları, tüm acıları, çocuklarıma yaşatmayacağım diye kendime ant içmiştim. Bu sayede, kendimi sürekli geliştirdim, ileride olacak çocuklarım ve kendim için, iyi şeyler yapmaya çalıştım. Ailesinden şiddet gören çocuklarla ilgilenen vakıflara katıldım, maddi ve manevi destekledim. Kardeşim ise bu süreçte hep ailemizi suçladı, sorumluluğu ailemize yükledi. Kendi potansiyelini, kendi gücünü ona zarar veren ailesinin eline verdi, böylece en sonunda dayanamayıp alamadığı sorumluluğu, iki küçük çocuktan çıkardı.
Karanlıktan Şikayet Etmek Yerine, Bir Mum Yak!